Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi'nin yürüttüğü Cins Adımlar: Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza Yürüyüşleri projesi kapsamında düzenlenen “Cins Söyleşiler”in üçüncüsü 4 Şubat 2017 Cumartesi günü, Karaköy Minerva Palas'ta gerçekleşti.

Cins Söyleşi: İstanbul, Toplumsal Cinsiyet ve Göç” isimli panelde İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’ndan Alp Biricik, akademisyen Ayşe Devrim BaşterziKadınlarla Dayanışma Vakfı’ndan Özge Burak ve Kadın Kadına Mülteci Mutfağı Gönüllüleri’nden Songül Yarar Dede ve Meryem Hamd konuşmacı oldular.

İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’ndan Alp Biricik konuşmasına göç ve göçle ilgili kavramların tanımlarını yaparak başladı. Ali Biricik düzensiz göç üzerinden Suriyeliler ile yapılan çalışmaya değindi. Türkiye’nin transit ülke olduğuna dikkat çeken Biricik, şu anda dünyada inanılmaz bir göç yaşandığını da sözlerine ekledi. Ali Biricik, göçün beraberinde yeni dünya sınırlarını da getirdiğine dikkat çekti. 2014 yılından bu yana Suriyelilerle çalıştığını ifade eden Ali Biricik, konuşmasını da Suriyeli mülteciler ile ilgili bilgiler vererek sürdürdü. Özellikle babaların çalışmayıp evde oturması ve çocukların çalışmasının toplumsal cinsiyet rollerini değiştirdiğini söyledi. Çocukların para kazandıkları için evde söz hakkına sahip olduklarını ve babaların otoritelerinin sarsıldığını sözlerine ekledi.

Akademisyen Ayşe Devrim Başterzi de konuşmasınıSuriyelilerle kurduğu komşuluk ilişkisi üzerine gerçekleştirdi. Oturduğu sokakta açılan restoranları örnek veren Ayşe Devrim Başterzi, buralarda ilk önce erkeklerin çalıştığını, kendisinin de kadınları sorduğunu söyledi. Düzenlenen Türkçe kurslarında birkaç kere kadınlarla buluştuğunu belirten Başterzi, onlara psikiyatr olarak da destek olmaya başladığını ifade etti. Travmaların bazen insanların hayatlarının daha iyiye gitmesini sağladığını belirten Ayşe Devrim Başterzi, bu noktada göç yollarında yaşanan travmanın ve sosyal desteğin öneminden söz etti. Göç eden insanlar için aileleriyle birlikte gelmenin, kampta kalmanın ve aynı dilin konuşulduğu ülkede yaşamanın sağladığı iyileştirici etkiye de dikkat çekti.

İnsanların göçün getirdiği travmlarla baş etme şeklinin dörde ayrıldığını belirtti. Bunlar; evsahibi kültüre daha çabuk adapte olma, asimilasyon – kişinin evsahibi ülkenin kültürünü seçmesi, seperasyon – evsahibi ile çok temasta bulunmama ve ekonomik nedenlerle yaşanan göçlerde marjinalleşme olarak sıraladı.

Ayşe Devrim Başterzi kültürün kadın odaklı olduğuna dikkat çekerek, kültürün taşıyıcısının kadınlar olduğunu söyledi. Ayşe Devrim Başterzi “Suriyeli bir erkekle Türkiyeli bir erkeği giyiminden ayırt edemiyoruz ama Suriyeli kadınları hemen farkediyoruz. Bu nedenle kadınlar daha çok ayrımcılığa uğruyor” dedi. Ayşe Devrim Başterzi eşdeğer ve saygılı olunduğu zaman yaraları birlikte sarabileceğimizi söyledi.

Kadınlarla Dayanışma Vakfı’ndan (KADAV) Özge Burak konuşmasında KADAV’ın etkinliklerinden bahsettti. Özge Burak yardım alanlarla sivil toplum kuruluşları arasında duygusal bağ kurmanın önemine değindi.

Kadın Kadına Mülteci Mutfağı Gönüllülerinden Suriyeli Meryem Hamd konuşmacı oldular. Suriyeli Meryem Hamd Türkiye’ye ilk geldiği zamanlarda yaşadığı sıkıntıları dile getirdi. Dil öğrendikten ve Kadın Kadına Mülteci Mutfağı Gönüllüleri ile tanışarak bir iş öğrendikten sonra geçmişteki sıkıntılarının bittiğini söyledi.

 

Kadın Kadına Mülteci Mutfağı Gönüllüleri’nden Songül Yarar Dede de konuşmasında dayanışmanın önemini dile getirdi. Suriyeli kadınların zor durumda oldukları için daha çabuk örgütlenebildiklerini belirtti.

Kaynak: GazeteSU