Sabancı Üniversitesi kuruluşundan bu yana toplumsal cinsiyet konusuna özel bir önem veriyor. Akademik ilkelerimiz arasında şunlar bulunuyor:
- Akademik özgürlük
- Ayrımcılık karşıtlığı
- Cinsel Tacize Karşı Önlem ve İlkeler Belgesi
- Aile İçi Şiddet Önleme ve Destek İlkeleri
Bu ilkelerden yola çıkarak 2002'den beri farklı fakültelerden öğretim üyeleri, öğrenciler ve idari çalışanlar olarak üniversite içinde yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda aşağıdaki iki önemli çalışmayı oluşturduk.
Sabancı Üniversitesi Cinsel Tacize Karşı Önlem ve Destek İlkeleri Belgesi
Disiplinlerarası bir program olan Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Doktora Programı, doktora öğrencilerini, toplumsal cinsiyet analizlerini şekillendiren kavram, yöntem ve yeni araştırmalarla tanıştırarak, toplumsal cinsiyet ve cinsellik ilişkilerinin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel oluşumları nasıl şekillendirdiklerini, farklı akademik disiplinlerden beslenerek araştırmayı amaçlar.
Doktora programının iki hedefi vardır: Birincisi, akademisyen ve eğitimci adayları için ileri eğitim ve araştırma fırsatları sunmak; ikincisi, kamu politikaları, sivil toplum örgütleri ve insan hakları araştırmaları ve savunuculuğu gibi alanlarda toplumsal cinsiyet çalışmaları yürütecek profesyoneller yetiştirmek. Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları doktora programı, Antropoloji, Sosyoloji, Edebiyat, Siyaset Bilimi, Uyuşmazlık Araştırmaları, Tarih, Felsefe, Psikoloji ve Yönetim Bilimleri ile Doğa Bilimleri alanlarındaki öğretim üyelerinin işbirliğine dayalı, disiplinlerarası bir girişim olarak tasarlanmıştır.
Programın web sitesine ulaşmak için tıklayın.
Sosyal Algı ve Eğitim Perspektifinden STEM’de Cinsiyet Eşitliği
-------------------------------------
Yakın zamanda doktora tezini savunan ve Plattsburgh, SUNY’de Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları departmanında Dr. öğretim görevlisi Olarak ders vermeye başlayan Akankshe Misra’yı (CULT MA, 2011) en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz. Kendisinin de aşağıda açıkladığı gibi 2010 yılından beri Akanksha, Sabancı Üniversitesi’nin çeşitli Cinsiyet Çalışmaları projelerine, atölye çalışmalarına ve konferanslarına önemli katkılar sağladı. Kendisiyle cinsiyet, cinsellik ve cinsellik eğitimi üzerine hâlihazırda devam eden araştırmalarıyla ilgili iş birliği yapmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.
Akanksha Misra (Dr., Washington Üniversitesi, 2020)
Tez Başlığı: “Pedagojik Mekanların Erotiği: Hindistan ve Türkiye’de Okullar, Cinsellik ve Arzulayan Beden.”
Bu tez araştırması ve yazın sürecini destekleyen burslar:
Washington Üniversitesi, Uluslararası Araştırmalar ve Çalışmalar Chester Fritz Bursu, Amerika Hindistan Çalışmaları Enstitüsü Genç Araştırmacılar Bursu ve Washington Üniversitesi Tez Yazan Araştırmacılar Topluluğu Bursu.
İş Tanımı: 2020 Güz dönemi itibariyle Plattsburgh, State University of New York’ta (SUNY) Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Dr. öğretim üyesi.
-------------------
Sabancı Üniversitesi Cinsiyet Çalışmaları Merkeziyle (SU Gender) olan bağım belirli aralıklarla devam etti, bu, tıpkı yıllardır görüşemediğin bir kuzeninle veya arkadaşınla buluşmak gibi ancak buluştuğunuzda sanki hep birlikteymişsiniz hissi veriyor, yani mükemmel bir his! SU Gender ile ilk tanışmam, 2010 yılında Hindistan, Yeni Delhi’de RAHI organizasyonun kurucusu, çocuğa yönelik istismar ve ensest araştırmaları uzmanı Anuja Gupta ile yaptığım iş birliği sayesinde oldu. RAHI, Hindistan’da ensest kavramı üzerine çalışan öncü bir kuruluş. Anuja ile İstanbul’da, aktivistler ve terapistlerle deneyimlerini paylaştığı ve beraberinde sorularını yanıtladığı bir toplantı düzenledik. Kısa bir süre sonra Minnesota Üniversitesi’nden Richa Nagar’ı, Güney Asya, Hindistan ve Türkiye’deki feministleri derinlemesine etkileyen, onlara ilham veren ve uluslararası feminizmi yeniden şekillendiren kitabı Ateşle Oynamak hakkında konuşmak için davet ettim. SU Gender sayesinde, Richa’yı kişisel olarak da tanıyabildiğim için çok şanslıydım ki bu da benim hem hayatımı hem de akademik ilgi alanlarımı değiştirdi. Birkaç sene sonrasında ise Washington Üniversitesi’nde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları alanında doktoramı yapıyorken Profesör Dr. Altinay tarafından SU Gender’da düzenlenen ve Boğaziçi Üniversitesi’nin genç öğretmen adaylarını cinsiyet konusu üzerine eğitimini amaçlayan bir projeye katılmak için davet edildim. Bu toplantı çok bilgilendiriciydi ve sayesinde araştırmalarım için paha biçilemez ağlar edindim. SU Gender’da Mor Sertifika Programı hakkında da bilgi sahibi oldum ve bu da bakış açımı hem bir öğretmen hem de bir araştırmacı olarak bir kez daha genişletti. Ayrıca Mayıs 2018’de SU Gender’ın Cinsiyet ve Cinsiyet Eğitimi konferansında sunum yapıp tezim için çok değerli geri bildirimler aldım. Son olarak, 2017’de SU Gender’da yaptığı konuşması sırasında Güney Afrika Wits Üniversitesi’nden Hintli bir toplumsal cinsiyet araştırmaları uzmanı olan Dr. Srila Roy ile tanıştım ve kendisi, uluslararası alanda yaptığım feminist çalışmalar için ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Yıllar boyunca bana verdikleri tüm bu destek ve ilhamlar için SU Gender’a teşekkür ederim!
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Toronto Üniversitesi'ne Kabul Edilen Mezunumuz Enis Demirer ile Söyleşi
Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Yüksek Lisans Programından mezun olan Enis Demirer, Toronto Üniversitesi'ndeki Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları programına kabul edildi. London School of Economics’te sosyoloji yüksek lisansı yapan ve bu süreçte toplumsal cinsiyet çalışmalarına ilgi duyan Enis Demirer ile kariyer yolculuğundan hedeflerine kadar birçok konuyu GazeteSU’ya anlattı.
-Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kariyer yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz?
Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar yüksek lisans programından geçen ay itibarıyla mezun oldum. Tezimi teslim edeli henüz birkaç hafta oluyor. Lisans eğitimime Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde başladım, daha sonra Sosyoloji bölümü ile de çift anadal programına devam ettim ve bu iki bölümden 2018 yılında mezun oldum. Lisans öğrenimimden itibaren disiplinlerarası çalışmak bana akademik anlamda en cazip gelen seçenek oldu, okuduğum bölümler de zaten beni buna yöneltmiş oldu bir şekilde. Lisans eğitimimin ardından ilk önce İngiltere’ye gittim ve London School of Economics’te sosyoloji yüksek lisansı yaptım. O süreçte toplumsal cinsiyet çalışmaları ve toplumsal hafıza meselesi ilgilendiğim konular arasında daha fazla öne çıkmaya başladı. LSE’de toplumsal cinsiyet çalışmaları üzerine aldığım bir ders sonrası akademik macerama bu alanda devam etmek istediğime karar verdim. Oradaki yüksek lisansımdan kısa bir süre sonra COVID-19 pandemisi gerçekleşince ve orta vadede önümü görmek çoğu kişi gibi benim için de biraz daha zorlaşınca doktora yapmak için bir süre beklemeye karar verdim. Türlü belirsizliklerle dolu bu süreci olabilecek en iyi şekilde değerlendirmek istiyordum bir taraftan da. Bu düşünceyle Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar programına ikinci bir yüksek lisans yapmak üzere başvurmaya karar verdim.
-Lisansüstü döneminiz boyunca aktif olarak yer aldığınız sosyal ve akademik çalışmalardan ve projelerden bahseder misiniz?
Sabancı Üniversitesi’ni tercih etmemde birçok etken vardı ve bunların en başında burada aldığım eğitim sırasında aynı zamanda akademik gelişimimi farklı şekillerde destekleyecek faaliyetlerin de içinde yer alacağımı baştan biliyor olmam geliyordu. Ayrıca Kültürel Çalışmalar programında toplumsal cinsiyet perspektifiyle akademik çalışmalarını yürüten birçok hoca olduğunu ve üniversitenin bu konuda çalışan birimleri olduğunu biliyordum. Nitekim, yüksek lisansım boyunca bir yandan da Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nde (SUGender) asistanlık yaptım.
Bu süreçte özellikle merkezin lise öğretmeni ve öğretmen adaylarına yönelik toplumsal cinsiyet konularında farkındalık kazandırmak amacı taşıyan ve uzun zamandır devam eden Mor Sertifika projesi başta olmak üzere çeşitli faaliyetlerinde görev aldım. SUGender’da çalışmak, toplumsal cinsiyet çalışmaları alanında üretilen eleştirel bilginin ne şekillerde pratiğe dökülebileceği ve akademinin dışına da taşınabileceğini görmemi sağladı. Zaten özellikle toplumsal cinsiyet çalışmaları gibi akademik bir alanın oluşum hikayesinin de akademi ile toplumsal hayat arasındaki sınırların geçirgenleştiği bir sürece denk geldiğini hesaba katacak olursak, bu alışverişin anlamı ve değeri de daha net ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.
SUGender’da büyük bir keyif alarak dahil olduğum bir başka proje de Cins Adımlar oldu. 2014 yılından beri yine SUGender bünyesinde devam eden Cins Adımlar projesi bir feminist hafıza yürüyüşü projesi ve İstanbul’u feminist ve toplumsal cinsiyet odaklı bir mercekle adımlamak, böylece şehrin başka türlü belki de göz ardı edilebilecek hikayelerinin peşinden gitmek amacını taşıyor. İstiklal Caddesi üzerindeki MEŞHER’de 2021’in sonlarına doğru açılan “Sanatçı Kadınların Yüzyılı” sergisi ile birlikte Cins Adımlar da “Sanatçı Kadınların İzinde Beyoğlu” isimli bir yürüyüş rotası hazırladı. Ben de bu rotada hikaye anlatıcısı oldum ve Ermeni bir kadın stüdyo fotoğrafçısı olan Maryam Şahinyan hakkında oluşturduğum hikayeyi, stüdyosunun bir zamanlar bulunduğu Galatasaray Meydanı’nda katılımcılarla paylaştım. Bu süreç benim için oldukça keyifliydi. Zira yüksek lisans tezimi de Maryam Şahinyan üzerine yazdım ve bu iki süreç birbirinden karşılıklı olarak beslenmiş oldu. Tezimde genel hatlarıyla Maryam Şahinyan’ın ve stüdyo fotoğraf arşivindeki fotoğrafların günümüzde ne şekillerde dolaşıma girdiği, kimlerce ne şekillerde anlamlandırıldığı ve ne tür hatırlama pratiklerine vesile olduklarına odaklandım. Bu hatırlayış biçimlerinin toplumsal cinsiyet ve kimlik gibi konularla ilişkisini ele aldım.
-Toronto Üniversitesindeki Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları programına kabul aldınız. Bize biraz başvuru ve kabul sürecinizi anlatabilir misiniz? Ayrıca bu programda hangi konularda çalışmalar yapacaksınız?
Sabancı Üniversitesi’ndeki yüksek lisans eğitimimin ilk yılının ardından, doktora için başvurmak istediğim programların da pandeminin ilk zamanlarından sonra yeniden öğrenci kabul etmeye başlamasıyla birlikte bu sürece girmeye karar verdim. Bu başvurular için kafamda belli bir konu ve özellikle başvurmayı düşündüğüm bazı okullar vardı fakat tabii bu süreçte Sabancı Üniversitesi’ndeki hocalarımdan aldığım geri dönüşler ve öneriler de çok değerli ve yol gösterici oldu. Burada özellikle tez danışmanım Hülya Adak’ın ve yine Kültürel Çalışmalar programından Ayşe Gül Altınay’ın isimlerini anmak isterim bu süreçteki yardımları için. Ben Amerika ve Kanada’daki okullara başvurdum ve bu ülkelerdeki okulların başvuru süreçleri genellikle programlarına başlamak istediğiniz zamandan bir sene öncesinden itibaren başladığı için başvuru oldukça uzun bir süreç oluyor. Bu süreçte gitmek istediğim okullarda birlikte çalışabileceğim hocalardan da görüşlerini alarak başvurularımı buna göre şekillendirip son hallerini verdim. Bu senenin Şubat-Mart aylarında okullardan başvurularıma cevaplar gelmeye başladı ve Toronto Üniversitesi’nin Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları bölümü ile New York Üniversitesi’nin Orta Doğu ve İslam Çalışmaları bölümünün Kültürel Çalışmalar programından kabul aldığımı öğrendim. Çalışmak istediğim konu için Toronto Üniversitesi’nin daha doğru bir seçenek olduğuna karar verince, oradan gelen teklifi kabul ettim. Doktora eğitimim sırasında Türkiye’de queer toplulukların ve siyasetin yaratıcılıkla kurduğu ilişkiye, toplumsal ve politik alternatifleri ne şekillerde kurguladıkları ve tasavvur ettiklerine ve özellikle de queer bir mizahın bu süreçlerdeki rolüne odaklanmayı hedefliyorum.
-Sabancı Üniversitesi’ndeki günlerinize gidecek olursak, almış olduğunuz eğitimden, üniversitedeki sosyal yaşama kadar neler söylersiniz?
Ben Sabancı Üniversitesi’ne esasen oldukça talihsiz denebilecek bir dönemde başladım. Fakat geldiğimiz noktada geriye bakınca bu dönemi talihsiz olarak adlandırmakta da zorlanıyorum açıkçası. Bu talihsizlik COVID-19 pandemisi ile ilintili şüphesiz. Ben Sabancı Üniversitesi’ndeki yüksek lisansıma başladığımda tüm eğitim çoktan çevrimiçi ve uzaktan bir şekilde yapılmaya başlanmıştı, dolayısıyla ilk sene kampüsü bir kez bile görmeden geçti benim için. Fakat böylesi bir durumun içinde biz yine de çok güzel bir şekilde kendi dönemimdeki arkadaşlarımla kaynaştık, dayanıştık ve derslerimizden de olabilecek en iyi şekilde faydalandık. Bu konuda hocaların bir anda değişen bu duruma hızlıca adapte olabilmiş olmasının ve bunun da ötesinde bu yeni koşulları anlamlı kılabilecek yeni metodlar da geliştirmiş olmalarının yadsınamaz bir önemi olduğunu düşünüyorum. Adapte olması bazen sancılı tüm bu değişikliklere rağmen çok iyi ve anlamlı arkadaşlıklar da kurmuş oldum Sabancı Üniversitesi’ndeki iki senem boyunca. Kültürel Çalışmalar programını daha başvurmadan önce de benim için cazip kılan önemli sebepler akademik özgürlüklere önem veriliyor oluşu, öğrencilerin çalışmak istedikleri konular ve kullanacakları metodlarla ilgili özgürlüğü, akademik kadrosunun yetkinliği ve alanlarındaki yerel ve sınır ötesi tartışmalara hakim oluşları ve bu alanlara sundukları önemli katkılar gibi bence kilit konulardı. Bu konulardaki beklentilerimin de önemli ölçüde karşılandığını düşünüyorum.
-Sabancı Üniversitesi’nin kariyerinize sağladığı katkıları anlatır mısınız?
Bu soruya somut bir örnek ile cevap vermek isterim. Toronto Üniversitesi’nde akademik danışmanım olacak Dina Georgis’in çalışmalarıyla ilk kez Sabancı Üniversitesi’nde Ayşe Gül Altınay’ın Beden Antropolojisi dersinde tanıştım ve Toronto Üniversitesi’nin akademik yolculuğumdaki bir sonraki durak olabileceği fikri de ilk kez bu şekilde oluştu. Dolayısıyla Sabancı Üniversitesi’nde aldığım eğitimin önemli açılardan ufkumu genişlettiğini ve sonrası için aldığım kararlarda da etkili olduğunu söyleyebilirim. Bunun ötesinde daha önce de bahsettiğim, Sabancı Üniversitesi’nde dahil olduğum diğer projeler vesilesiyle, ilgilendiğim alanlarda akademide ya da ötesinde çalışmakta olan bir çok insan ile de tanışma fırsatım oldu. Bu karşılaşmalar beni hem akademik yolculuğum bağlamında besledi, hem de ilgilendiğim ve gelecekte bir parçası olmak istediğim alanlarla ilgili vizyonumu da genişletti.
-Kültürel Çalışmalar alanına ilgi duyan öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Kesinlikle bu ilgiye bir şans vermelerini tavsiye ederim öncelikle. Lisansını sosyoloji ve tarih gibi daha kökleşmiş ve kurumsallaşmış disiplinlerde yapmış birisi olarak, kültürel çalışmalar alanının farklı disiplinleri bir araya getirip birbiriyle konuşturan esnek yapısı benim araştırma gündemim için ihtiyaç duyduğum ve günün sonunda yaptığım araştırmayı da zenginleştiren bir şey oldu. Bu esnekliğin hem bir özgürlük alanı sağladığını hem de ilgi alanı ve çalışma konuları bakımından çok geniş bir ihtimaller bütünü sunduğunu söyleyebilirim. Kültürel Çalışmalar gündelik hayatlarımızın oldukça içinden gelen bir alan. Bu oldukça gündelik ve hepimize yakın olan meselelere eleştirel ve yaratıcı bir bakış sunuyor denebilir. Dinlediğiniz şarkı, izlediğiniz film ya da dizi, karşılaştığınız haber, ziyaret ettiğiniz sergi ve burada sayılamayacak türlü başka konu Kültürel Çalışmalar alanında yapacağınız bir araştırmanın odağı rahatlıkla olabilir.
-Kariyerinizle ilgili olarak gelecekteki hedef ve planlarınız neler?
Doktora uzun soluklu bir süreç ve ben de henüz en başındayım, daha programım resmi olarak başlamış bile değil. Bu yeni yolculuk için de oldukça heyecanlıyım tabii ve hedefim doktora sonrasında da akademik çalışmalarıma devam etmek yönünde en temelinde. Öte yandan daha önce de bahsettiğim gibi akademik dünyanın sınırlarını da olabildiğince muğlaklaştırmak ve akademi ile toplumsal hayatın birbirinden beslenmesi gerektiğine olan inancım da her geçen gün pekişiyor, dolayısıyla çalıştığım konularla ilgili sözü ve bilgiyi bu tür bir düzleme taşımanın yollarını da aramaya devam etmek istiyorum, ki zaten yine bahsettiğim gibi çalıştığım alanların tarihleri bunun ipuçlarıyla dolu diye düşünüyorum.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
11. Avrupa Feminist Araştırmalar Konferansına Katıldık
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Doktora Programı Öğrencileri Aslı Aygüneş ve Fulya Kama Özelkan, 11.’si düzenlenen Avrupa Feminist Araştırmalar Konferansında (European Feminist Research Conference) doktora tez çalışmalarının çıktılarını sundular.
“Feminist Bir Perspektiften Sosyal Değişim: Politik İhtilaf Zamanlarında Toplumsal Cinsiyet Araştırmalarını Konumlandırmak” temasıyla Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Profesörü Sibel Yardımcı’nın eş-başkanlığını yaptığı AtGender (The European Association for Gender Research, Education and Documentation) ve Milano-Bicocca Üniversitesi’nin organizasyonunu üstlendiği konferans, 26’dan fazla ülkeden 360’ın üzerinde feminist ve kuir araştırmacının katılımıyla Milano’da 15-18 Haziran 2022 tarihleri arasında gerçekleşti.
Feminist ve LGBTQAI+ mücadeleden feminist perspektifle göç tartışmalarına, feminist sanattan metot ve epistemolojilere 10 farklı başlıkla eş zamanlı gerçekleştirilen panellerde Aslı Aygüneş “Sinirli ancak Umutlu: Türkiye’deki Feminist Aktivistlerin Deneyimlerinde Duygulanım Uyuşmazlıklarını İncelemek” adlı sunumunu, aynı zamanda başkanlığını yürüttüğü “Duygulanım” başlıklı oturumda sundu. Aygüneş sunumunda, doktora araştırması kapsamında görüşmeler gerçekleştirdiği Türkiye’deki feminist aktivistlerin feminist/kuir aktivizm içerisinde yaşadıkları duygulanımları ve deneyimleri paylaştı.
“Dijital Aktivizm” başlıklı oturumda “Çevrimiçi ve Çevrimdışı Feminist Aktivizmin Etkileşimi: Tükiye’nin #MeToo Dönemi” başlıklı sunumunu gerçekleştiren Fulya Kama Özelkan, #MeToo hareketinin Türkiye’deki somut örneklerinden biri olan Susma Bitsin Platformu üzerine yaptığı doktora araştırmasının ilk bulgularını dijital aktivizm pratiklerinin feminist politikada yarattığı dönüşümler kapsamında tartıştı.
Jaspir Puar, Carmen Leccardi, Barbara Rismin, Joanna Zylinska gibi önemli açılış konuşmacılarını ağırlayarak birçok alanda akademik tartışmalara odaklanan konferans aynı zamanda Milano Kadın Evi, Milano Kadın Kitapçısı gibi feminist mekânlara ziyaret, feminist gece turları gibi sosyal etkinliklere de ev sahipliği yaptı. Dünyanın çeşitli yerlerinden birçok feminist/kuir araştırmacıyı buluşturan bu uluslararası konferansın 12.si, 2023 yılında Türkiye’de gerçekleştirilecek.
Sabancı Üniversitesi olarak 2019’da çalışmalarını başlattığımız Cinsiyet Eşitliği Eylem Planımız (CEP), 2021 itibarıyla uygulamaya geçiyor.
Avrupa Birliği Ufuk2020 GEARING-Roles projesi kapsamında yürütülen Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı, Sabancı Üniversitesi’nin etik ilkeleri, stratejik hedefleri ve araştırma stratejisinin bir arada değerlendirildiği bir araştırmalar ve uygulamalar bütünü olarak tasarlandı. Toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki kurumsal duruşumuzu akademik ve idari mekanizmalarımızın her bir noktasında yansıtmayı amaçladığımız Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı’nda Sabancı Üniversitesi’nin ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda belirlenen adımlar 8 ana başlık altında toplandı:
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Kurumsallaşması
- İşe Alımlar
- Kariyer Gelişimi
- İş- Yaşam Dengesi
- Karar Alma ve Liderlik
- Araştırma
- Eğitim ve Müfredat
- Cinsel Taciz, Saldırı ve Ayrımcılık Karşı Mekanizmalar ve Cinsiyetsiz İletişim
Süreç boyunca:
- AB’nin fon sağladığı benzer öncül projelerden edinilen uzmanlıkla üretilen araştırma metodolojisi çerçevesinde Kurumsal Değerlendirme Raporu (2019) hazırlandı.
- Üniversitenin birçok biriminden ve öğrenciler arasından 100’den fazla katılımcıyla 30’dan fazla mülakat, odak grup çalışması, katılımcı atölye ve diğer toplantılar düzenlendi.
- Haziran 2019’da, üniversitemizin farklı fakülte ve birimlerinden 28 öğretim üyesi, idari çalışan, yönetici ve öğrencinin katılımıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu (Gender Equality Task Force) oluşturuldu. Projenin yürütülmesinde etkin bir görev üstlenmek üzere CEP Komitesi göreve başladı.
- Plan kapsamındaki bazı eylemler uygulanmaya başladı. Tüm üniversite çalışanlarına sunulması hedeflenen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimleri, İnsan Kaynakları, Öğrenci Kaynakları, Pazarlama ve Kurumsal İletişim ve Bilgi Merkezi birimlerinden birim yöneticileriyle birlikte 216 çalışanın katılımıyla SU Gender işbirliğiyle gerçekleştirildi.
- Üniversitemiz bünyesinde İnsan Kaynakları Departmanı çatısı altında Cinsiyet Eşitliği Sorumlusu rolü oluşturuldu.
Sabancı Üniversitesi Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı’na buradan ulaşabilirsiniz.
Rektörümüz Yusuf Leblebici’nin Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı ile ilgili yazısı